Doğa Sıçramalarla Ve Atlamalarla İlerlemez

Doğal dünyayı adlandırılmış ve tarif edilmiş organizma gruplarının oluşturduğu açık bir hiyerarşi şeklinde sınıflandırmak, biyolojik bilimlerin temel taşıdır. Bu gruplar yaşamın çeşitliliğini anlamlandırmaya yardım eder, bilim insanlarının milyonlarca bireysel organizmayı karşılaştırmalarına ve tanımlamalarına olanak verir. Modern taksonomi – organizmaların saptama, adlandırma ve sınıflandırma bilimi – İsveçli doğa bilimci Carl Linnaeus ile başladı. Bitkilerin ve hayvanların ayırt edici fiziksel özelliklerini kapsamlı ve ayrıntılı inceleyerek sistematik bir hiyerarşi kuran ilk kişiydi. Farklı organizmaları adlandırmanın bir yolunu da açtı; bu yol bugün hala kullanılır.

İlk sınıflandırmaların en nüfuzlusu, Yunan filozof Aristoteles’inkiydi. History of Animals’de (Hayvanların Tarihi) benzer hayvanları geniş cinsler şeklinde gruplandırdı, her grup içindeki türleri ayırt etti, tabanda bitkiler ve en tepede insanlar olmak üzere, biçim ve amaç bakımından giderek karmaşıklaşan 11 basamaklı bir scala naturae‘ye, yani “yaşam merdiveni“ne dizdi.

scala

Sonraki yüzyıllarda, çok sayıda karışık bitki ve hayvan adı tarifi ortaya çıktı. 17. yüzyıla gelindiğinde bilim insanları daha uygun ve daha tutarlı bir sistem kurmaya çalışıyorlardı. 1686’da İngiliz botanikçi John Ray bitkilerin ya da hayvanların birbirleriyle üreme yeteneklerine göre tanımlanan biyolojik tür kavramını oraya attı ve bu, bugün de en yaygın kabul gören tanımdır.

1735’te Linnaeus 12 sayfalık bir kitapçıkta bir sınıflandırma çıkardı; kitapçık büyüyüp 1778’de devasa 12. basımını yaptı ve cins düşüncesini geliştirip, ayırt edici ortak fiziksel özelliklere dayalı bir grup hiyerarşisine dönüştürdü. Hiyerarşinin tepesinde üç alem vardı: hayvanlar, bitkiler ve mineraller alemi. Alemler filumlara, filumlar sınıflara, sınıflar takımlara, takımlar familyalara, familyalar cinslere ve cinsler türlere bölünüyordu. İki parçalı Latince bir ad – Homo sapiens’te olduğu gibi, parçalardan biri cinsin adı, diğeri o cins içindeki türün adı – kullanarak türleri adlandırmayı da istikrara kavuşturdu; Linnaeus insanları hayvan olarak tanımlayan ilk kişiydi.

taksonomi

Tanrı Vergisi Düzen

Linnaeus’a göre sınıflandırma, doğanın “sıçramalarla ve atlamalarla” değil, Tanrı vergisi düzen içinde ilerlediğini açığa çıkarmaktaydı. Eseri, İsveç’te ve Avrupa’da yeni türler aramak için yaptığı sayısız seferin ürünüydü. Onun sınıflandırma sistemi, “doğal hiyerarşi”sinin evrimsel önemini gören Charles Darwin’e zemin hazırladı; o hiyerarşiye göre bir cinsteki bütün türler soy bakımından akrabaydı ve ortak bir atadan çıkmıştı.