Buzul Çağları Hakkında

Buzullar bir araziden geçerken arkalarında imzalarını bırakır. Buzullar kayaçları ovalayıp düzleştirir ya da yuvarlaklaştırır; kayaların üzerinde, buzun hareket yönünü gösteren striyasyonlar (çizikler) bırakır. Arkalarında sapkın taşlar – buzun uzak mesafelerden taşıyıp getirdiği büyük kayalar – da bırakır. Sapkın taşların bileşimi, üzerinde bulundukları kayaçlardan genellikle farklı olduğu için saptanabilirler. Birçok sapkın kaya ırmaklar tarafından hareket ettirilemeyecek kadar büyüktür (ırmaklar, kayaları bir arazide taşımanın bilinen yoludur). Bu nedenle, etrafındaki kayalardan farklı türden bir kaya, oradan daha önce bir buzul geçtiğinin bariz işaretidir. Bir işaret de, vadilerde morenlerin varlığıdır. Bunlar, buzul büyürken kenara itilen büyük taş yığınlarıdır.

– Geri çekilen buzullar arkalarında arazide tikel yüzey şekilleri bırakır.
– Bu yüzey şekillerine, artık buzul bulunmayan yerlerde rastlanır.
– Geçmişte bir zaman bu yerlerde buzul olmalı.

Kayaçların Sırrı

19. yüzyılda jeologlar striyasyon, sapkın taş ve moren gibi arazi özeliklerini buzulların kanıtı kabul ederdi. Ama bu tür özelliklerin yeryüzünde buzulların bulunmadığı alanlarda bulunmasının nedenini açıklayamıyorlardı. Bir teoriye göre kayaları tekrarlayan taşkınlar hareket ettirdi. Taşkınlar, Avrupa anakarasının büyük bölümünün üzerini örten “büyük taş sürüklenmesi”ni (sapkın taşları içine alan kum, kil ve çakıl) açıklayabilirdi. Son taşkın geri çekilince, malzeme birikmiş olabilirdi. En büyük sapkın taşlar, eriyince kayaları çökelten aysberglere yakalanmış olabilirdi. Ama bu teori bütün özellikleri açıklayamıyordu.

Açığa Çıkan Buz Çağı

1830’larda İsviçreli jeolog Louis Agassiz tatillerini Avrupa Alplerinde geçirip, buzulları ve buzul vadilerini inceledi. Yer’in bir zamanlar şimdi olduğundan çok daha fazla buzla kaplı olması durumunda, yalnızca Alpler’deki değil her yerdeki buzul kaynaklı coğrafi özelliklerin açıklanabileceğini anladı. Bugünün buzulları, bir zamanlar Yer’in büyük bölümünü kaplayan buz örtüsünün kalıntıları olmalıydı. Ama Aggasiz teorisini yayımlamadan önce, başkalarını inandırmak istedi.

Fosil

Alpler’de Eski Kırmızı Kumtaşında fosil balık kazıları yapan ünlü İngiliz jeolog William Buckland’la tanıştı. Agassiz buz çağı teorisinin kanıtlarının gösterince, Buckland ikna oldu ve 1840’ta ikisi İskoçya’yı gezip buzullaşma kanıtları aradı. Geziden sonra Agassiz düşüncelerini Londra Jeoloji Derneği’ne sundu. Buckland ve Charles Lyell’i – o günün önde gelen iki jeologu – ikna etmiş olmasına rağmen, derneğin diğer üyeleri umursamadı. Neredeyse küresel ölçekte bir buzullaşma, küresel bir taşkından daha olası görünmedi. Bununla birlikte, buz çağları düşüncesi giderek kabul görmeye başladı ve bugün jeolojinin birçok farklı alanından, Yer yüzeyinin büyük bölümünün geçmişte birçok kez buzla örtülü olduğuna ilişkin kanıtlar vardır.

Louis Agassiz Kimdir?

1807’de küçük bir İsviçre köyünde doğan Louis Agassiz hekim olmak için okula gitti, ama Neuchatel Üniversitesinde doğa tarihi profesörü oldu. Fransız doğa bilimci Georges Cuvier yönetiminde gerçekleştirdiği ilk bilimsel çalışması, Brezilya’nın tatlı su balıklarını sınıflandırmakla ilgiliydi ve sonrasında Agassiz fosil balıklarla ilgili kapsamlı çalışmalara başladı. 1830’ların sonunda buzullarla ve zoolojik sınıflandırmayla da ilgilendi. 1847’de ABD’de Harvard Üniversitesinde görev aldı.

Louis Agassiz

Agassiz, Darwin’in evrim teorisini hiçbir zaman kabul etmedi; türlerin “Tanrı’nın kafasındaki düşünceler” olduğuna ve türlerin, yaşadıkları bölgeler için yaratıldıklarına inanıyordu. “Poligenizmi” – farklı insan ırklarının ortak bir atayı paylaşmadıklarını, Tanrı tarafından ayrı yaratıldıklarını öne süren inanç – savundu. Son yıllarda ırkçı düşünceleri açıkça savunması ününü lekeledi.

Önemli Eserleri:

1840 : Study on Glaciers
1842 – 46 : Nomenclator Zoologicus

Buzul Çağları Hakkında Tarihsel Görüşler

1824 – Norveçli Jens Esmark, fiyortların, morenlerin ve sapkın taşların yaratılmasından buzulların sorumlu olduğunu öne sürer.

1830 – Charles Lyell doğa yasalarının her zaman aynı olduğunu, bu yüzden geçmişin ipuçlarının şimdiki zamanda bulunduğunu savunur.

1835 – İsviçreli jeolog Jean de Charpentier, Cenevre Gölü yakınlarındaki sapkın taşların bir “Alp buzullaşması”nda Mont Blanc bölgesinden taşındığını savunur.

1875 – İskoç bilim insanı James Croll, Yer’in yörüngesinde değişikliklerin buz çağına neden olan sıcaklık değişikliklerini açıklayabildiğini savunur.

1938 – Sırp fizikçi Milutin Milankovic iklim değişikliklerini Yer’in yörüngesinde periyodik değişikliklere bağlar.

https://www.bilimkitabi.com/kutuplar-tamamen-eriyecek-mi/