1807’de İsveçli kimyacı Jöns Jakob Berzelius, canlılardaki kimyasallar ile diğer kimyasallar arasında temel bir fark bulunduğunu gösterdi. Berzelius’a göre bu benzersiz “organik” kimyasallar yalnızca canlılar tarafından bir araya getirilebilirdi ve bir kez bozulduktan sonra, yapay olarak yeniden meydana getirilemezlerdi. Düşünceleri, yaşamın özel olduğunu ve canlılara kimyacıların anlayamayacağı bir “yaşam gücü” bahşedildiğini savunan ve “vitalizm” olarak bilinen egemen teoriye uygundu. Bu nedenle, Friedrich Wöhler adlı Alman bir kimyacının, organik kimyasalların hiç de benzersiz olmadıklarını, bütün kimyasallarla aynı temel kurallara göre davrandıklarını göstermesi sürpriz oldu. Organik kimyasalların karbon bazlı bir yığın molekülden oluştuğunu artık biliyoruz. Karbon bazlı moleküller gerçekten de yaşamın temel bileşenleridir; ama birçoğu Wöhler’in keşfettiği gibi organik olmayan kimyasallardan sentezlenebilir.
Kimyasal gübrelerde yaygın kullanılan üre, bitkilerin büyümesinde çok önemli olan nitrojen bakımından zengindir. İlk kez Wöhler’in yaptığı sentetik üre, şimdi kimya sanayinin temel ham maddelerinden biridir.
Wöhler’in atılımı, bilimsel bir çekişmeden ötürü gerçekleşti. 1820’lerin başında Wöhler ve kimyacı arkadaşı Justus von Liebig, çok farklı gibi görünen iki maddenin – patlayıcı olan gümüş fulminat ve patlayıcı olmayan gümüş siyanat – özdeş kimyasal analizini ortaya koydu. Her biri diğerinin yanlış sonuçlara vardığını sandı; ama yazıştıktan sonra, ikisinin de haklı olduğu anlaşıldı. Bu grup bileşikler kimyacıların şunu anlamalarına yol açtı: Maddeler yalnızca moleküldeki atom sayılarına ve türüne göre değil, atomların düzenlenişine göre de tanımlanır. Aynı formüller, farklı özelliklere sahip farklı yapılara uygulanabilir bu farklı yapılara, Berzelius daha sonra izomerler adını verdi. Wöhler ile Liebig, daha sonra parlak bir ortaklık kurdu; ama 1828’de Wöhler organik kimyasallarla ilgili hakikate tek başına tosladı.
Wöhler Sentezi
Wöhler amonyum siyanat elde etme beklentisiyle, gümüş siyanat ve amonyum klorürü karıştırıyordu. Ama amonyum siyanattan farklı özelliklere sahip beyaz bir madde elde etti. Kurşun siyanat ile amonyum hidroksiti karıştırınca da aynı toz ortaya çıktı. Analiz, beyaz tozun üre – idrarın temel bileşenlerinden biri ve amonyum siyanatla aynı kimyasal formüle sahip olan organik bir madde – olduğunu gösterdi. Berzelius’un teorisine göre bu, yalnızca canlılar tarafından meydana getirilebilirdi ama Wöhler, organik olmayan kimyasallardan sentezlemişti. Wöhler, Berzelius’a ürenin aslında amonyum siyanatın bir izomeri olduğunu açıklayarak, “böbrek kullanmadan üre yapabildiğimi size anlatmalıyım” diye yazdı.
Wöhler’in keşfinin öneminin anlaşılması yılları aldı. Yine de, bütün canlıların kimyasal süreçlere nasıl bağlı olduğunu açığa çıkarmanın yanı sıra, değerli organik kimyasalların ticari ölçekte sentezini de olanaklı kılan modern organik kimyanın gelişmesinin yolunu gösterdi. 1907’de bu tür kimyasallardan Bakalit denilen sentetik bir polimer üretildi ve modern dünyayı şekillendiren “Plastik Çağı” başladı.
Friedrich Wöhler Kimdir?
Almanya’da Frankfurt’a yakın Eschersheim’de doğan Friedrich Wöhler, Heidelberg Üniversitesinde doğum doktorluğu eğitimi aldı. Ama kimyaya tutkusu vardı ve 1823’te, Stockholm’de Jöns Jakob Berzelius’tan ders almaya gitti. Almanya’ya dönünce, kimya alanında dikkate değer ve değişik bir mesleki yaşama başladı.
Organik bir maddenin ilk yapay sentezi dışında, Wöhler’in keşifleri – çoğu kez Justis von Liebig’le birlikte yaptığı – arasında alüminyum, berilyum, itriyum, titanyum ve silikon da vardı. “Radikaller” – başka maddeleri oluşturan temel moleküler gruplar – düşüncesinin gelişmesine de yardımcı oldu. Bu teori, daha sonra çürütülmesine rağmen, bugün moleküllerin nasıl bir araya geldiğinin anlaşılmasının yolunu açtı. Sonraki yıllarda Wöhler göktaşlarının kimyası konusunda otorite haline geldi ve bir nikel saflaştırma fabrikasının kurulmasına yardım etti.
Önemli Eserleri:
1830 – Summary of Inorganic Chemistry
1840 – Summary of Organic Chemistry
Organik Maddeler Hakkında Tarihsel Gelişmeler
1770’ler – Antoine Lavoisier ve diğerleri, suyun ve tuzun ısıtıldıktan sonra önceki hallerine geri dönebildiklerini, ama şekerin ya da odunun dönmediğini gösterir.
1807 – Jöns Jakob Berzelius, organik kimyasallar ile organik olmayan kimyasallar arasında temel bir farklı ortaya koyar.
1852 – İngiliz kimyacı Edward Franklin valans düşüncesini, yani atomların diğer atomlarla birleşme yeteneğini ortaya koyar.
1858 – İngiliz kimyacı Archibald Scott Couper atomlar arasındaki bağlar düşüncesini ortaya koyup, valansın nasıl çalıştığını açıklar.
1858 – Couper ve August Kekule organik kimyasalların, diğer atomların yan kollarına bağlı karbon atomlarının oluşturduğu zincirlerle oluştuğunu öne sürer.